Haber

Kıbrıs Barış Harekatı’nın üzerinden 49 yıl geçti

Bu resmi görüntülemek için lütfen JavaScript’i etkinleştirin

20 Temmuz 1974’te Türk Silahlı Kuvvetleri, Rumların Kıbrıs Türklerine yönelik zulmüne son vermek ve Ada’ya barışı getirmek için harekete geçti.

Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye, İngiltere ve Yunanistan ile Kıbrıs’taki Türk ve Rum toplulukları arasında 1959 yılında imzalanan Zürih ve Londra anlaşmalarıyla kurulmuştur.

Anlaşmayı imzalayan üç ülke, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörü oldu.

Uluslararası anlaşmalara uygun olarak 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nda iki halka eşit siyasi haklar ve statü verilmiş, ortada Kıbrıslı Türk ve Rumların katılımı esas alınmıştır.

Yunanlılar, Yunanistan’ın desteğiyle Türklere baskı yapıyor

Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs Türklerini devlet kurumlarından tecrit etme, Ada’daki varlıklarını sona erdirme ve Yunanistan ile birleşme (Enosis) yolunu açma girişimlerini Cumhuriyet’in kurulmasından sonra da sürdürmüştür.

Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıslı Rumların Anayasa’yı tek taraflı olarak iptal etmesiyle 1963’te fiilen sona erdi.

Enosis hedeflerine ulaşmak için silahlanan Kıbrıslı Rumlar, 1963-1974 döneminde Kıbrıslı Türklere yönelik baskı, zulüm ve ambargoyu Yunanistan’ın desteğiyle sürdürdü.

Romalılar arasında görüş ayrılığı vardı.

Kıbrıslı Türklerin ortaklık devleti yönetiminden uzaklaştırılmasının ardından Rumlar arasında fikir ayrılıkları başladı.

EOKA üyeleri arasındaki görüş ayrılıkları, Türkiye’nin müdahalesinden endişe duyan ve Kıbrıs Türklerini ekonomik olarak bitirmek isteyen Yunan lider Makarios ile eski cunta üyelerinden oluşan EOKA-B’nin daha hızlı sonuç almak istemesine neden oldu.

darbe gerçekleşti

EOKA lideri Nikos Sampson, 15 Temmuz 1974’te Yunan cuntasının desteğiyle Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak amacıyla Makarios’a karşı darbe düzenledi ve iktidarı ele geçirdi.

Bu darbe ile Kıbrıs’ın egemenliği ve toprak bütünlüğü kastedilmiştir.

Darbenin ardından Türkiye, 1960 Garanti Antlaşması gereğince diplomatik girişimlere öncelik verdi.

Bülent Ecevit, Kıbrıs Barış Harekatı’nı başlatma kararı aldı

Bu noktada 17-18 Temmuz 1974’te Türkiye ile İngiltere arasında Londra’da darbe sonrası atılabilecek adımlarla ilgili görüşmeler yapıldı.

Yunanistan da istişarelere garantör devlet olarak davet edilmiş ancak Yunanistan’daki cunta yönetimi müzakerelere katılmamıştır.

Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ile İngiltere Dışişleri Bakanı James Callaghan arasındaki görüşmelerde İngiltere’ye ortak müdahale önerisi sunuldu.

Dönemin Başbakanı Ecevit ve yardımcısı Necmettin Erbakan, İngiltere’nin olumsuz tepkisi üzerine adadaki Türklerin güvenliğini de gözeterek ve garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı’nı başlatma kararı aldı.

22 Temmuz 1974’te operasyonu durdurdu.

Operasyon, Ecevit’in tarihini dünyaya, Biz aslında adaya savaş için değil barış için ve sadece Türklere değil Yunanlara da barış getirmek için gidiyoruz” dedi.açıklamada duyurdu.

Barış Harekatı ile Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı engellenirken, Kıbrıs Türk halkının güvenliği ve varlığı güvence altına alındı.

Türkiye, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 20 Temmuz 1974 tarih ve 353 sayılı Kararı ile İngiltere ve Yunanistan’a. “Barışı yeniden tesis etmek için müzakerelere başlıyoruz”Davet çağrısı yaptı ve 22 Temmuz 1974’te operasyonu durdurdu.

Bunun üzerine garantör ülkeler bir araya gelerek Kıbrıs sorununun çözümü için müzakerelere başladılar.

25 Temmuz 1974’te toplanan 1. Cenevre Konferansı, 30 Temmuz 1974’te imzalanan Cenevre Deklarasyonu ile sona erdi.

Yunan ve Yunan askerlerinin saldırıları devam etti

Bildiride, Yunanistan ve Yunanlılar tarafından işgal edilen Türk anklavlarının (bölgelerinin) acilen boşaltılması ve Ada’da barışın ve anayasal düzenin yeniden sağlanması amacıyla dışişleri bakanları arasında müzakerelere devam edilmesi öngörülüyordu.

Öte yandan, deklarasyonla Ada’da Kıbrıs Türk toplumu ve Kıbrıs Rum toplumu olmak üzere iki özerk yönetimin varlığı ilke olarak tanındı.

Konferansın 8 Ağustos’ta başlayan ikinci aşamasında Yunanistan, Ada’da yeni bir anayasal düzen kurulmasına yönelik tüm önerileri reddederek, anayasal uzlaşmanın ön koşulu olarak Türk askerinin geri çekilmesini öne sürdü.

Ayrıca ikinci görüşmeye kadar Yunan ve Yunan askerleri Türklerin bulunduğu bölgeden çekilmek zorunda kalmış ancak çekilmemiş ve saldırılar devam etmiştir.

“Ayşe tatile gidiyor”

2. Cenevre Konferansı müzakerelerinden sonuç alınamayınca 14 Ağustos’ta “Ayşe tatile gidiyor”Kıbrıs Barış Harekatı’nın ikinci aşaması başladı ve 16 Ağustos’ta ateşkes ilan edildi.

Türkiye’nin başlattığı operasyon başarıyla sonuçlanırken, Ada’da yaşayan Kıbrıs Türk halkının güvenliği sağlanmış ve Ada’da barış hakim olmuştur.

İkinci operasyonda geri çekilen Yunan askerleri geçtikleri Türk köylerini yakarak silahsız halkı katletti. Operasyon sonunda toplu katliamlar ve mezarlar ortaya çıkarıldı.

1672 şehit

Kıbrıs Barış Harekatı’nda Türk ordusu 498 şehit verirken, Kıbrıs Türk tarafı 70’i mücahit olmak üzere 270 kişiyi kaybetti.

Genel olarak Kıbrıs Türkleri 1672 şehit vermiştir.

Kıbrıs Türkleri, Kıbrıs’ta mevcut sınırların çizilmesini sağlayan operasyonun hemen ardından 1 Ekim 1974’te Kıbrıs Türk Özerk Yönetimi’ni kurdu.

Daha sonra 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türklerinin devlet yapısını kökleştirme, anayasa yapma ve çok partili hayata geçiş gibi deneyimler yaşadığı Kıbrıs Türk Federe Devleti (KTFD) ilan edildi.

Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini tayin hakkı vardır

KTFD Meclisi, 15 Kasım 1983’te oybirliğiyle aldığı kararla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) kuruluşunu ilan etti.

KKTC’nin ilanı, Kıbrıs Türk halkının Ada’daki siyasi hayatını devlet olgusuyla dünyaya ilan ettiği, Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini tayin hakkının da ilan edildiği değerli bir dönüm noktası olmuştur.

Kıbrıs Türk halkının devlete kavuştuğu KTFD’nin devri ile birlikte (mevcut hükümetle birlikte) toplam 41 hükümet kuruldu ve başbakanlık koltuğuna 13 farklı kişi oturdu. Kıbrıslı Türkler 1974’ten bu yana 10 kez cumhurbaşkanı seçmek için sandık başına gitti ve cumhurbaşkanlığı koltuğuna 5 farklı kişi oturdu.

KKTC Anayasası temsili demokrasiyi sağlar. Çok partili demokrasinin uygulandığı KKTC’de devletin başındaki cumhurbaşkanı 5 yılda bir yapılan seçimlerle göreve geliyor.

Belgeler ortaya çıktı

Yasama yetkisinin 50 üyeli Cumhuriyet Meclisi’ne ait olduğu ülkede yürütme yetkisi, cumhurbaşkanı tarafından atanan başbakanın idaresinde oluşturulan Bakanlar Kurulu’na aittir. Ülkede 5 yılda bir genel seçimler yapılıyor.

Kıbrıs sorununa çözüm bulmayı amaçlayan müzakereler, KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile dönemin Yunan lideri Glafkos Klerides arasında Haziran 1968’de Beyrut’ta yapılan görüşmelerle başladı.

2002’de dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan “Annan Planı”Ayrıca şöyle bilinir “Kıbrıs Sorununa Kapsamlı Çözümün Temeli”belgeyi ortaya çıkardı.

Denktaş ve dönemin Yunan lideri Tasos Papadopoulos, “Annan Planı” Plan, 24 Nisan 2004’te her iki tarafça referanduma sunuldu. Rum halkının yüzde 75,83’ü plana karşı çıkarken, Kıbrıs Türk tarafı yüzde 64,91’lik çoğunluğa sahip oldu. “Evet” söz konusu.

Buna rağmen 1 Mayıs 2004’te yapılan referandum sonrasında Kıbrıs Rum yönetimi, adadaki diğer ortağını görmezden geldi. “Kıbrıs Cumhuriyeti”adı altında AB’ye tam üye yapıldı.

28 Haziran 2017’de İsviçre’nin Crans Montana kentinde yeniden başlayan ve yaklaşık 10 gün yoğun bir şekilde devam eden müzakereler, garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin katılımıyla gerçekleştirildi.

Anlaşmaya varılamadı

Son olarak 27-29 Nisan tarihlerinde Cenevre’de BM öncülüğünde garantör ülkelerin katılımıyla gayrı resmi bir Kıbrıs konferansı düzenlendi. Konferansta KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in “Yeni fikirlerle gelin” çağrısına uyarak Kıbrıs’ta kalıcı barış için 6 maddelik öneri sundu.

Teklifin ilk unsuru, Genel Sekreter’e, Kıbrıslı Türk ve Rumların devletler arası eşit statü ve egemenlik eşitliğini garanti eden bir kararın BM Güvenlik Konseyi’nde kabul edilmesi için inisiyatif alma davetini içeriyordu.

Yarım asrı aşkın süredir müzakere edilen ve bir sonuç alınamayan federasyon modelinin aksine Türk tarafı yeni analiz önerisini kaydederken, Rum tarafı konferansa hazırlıksız geldi ve tavizsiz duruşunda ısrar etti. Böylece gayri resmi Kıbrıs konferansı, taraflar arasında ortak bir zeminin bulunmaması nedeniyle sonuçsuz kaldı.

İki durumlu analiz vurgusu

Tarihsel olarak Kıbrıs Rum tarafı, BM önerileri de dahil olmak üzere analize yönelik adımları çeşitli nedenlerle hep reddetmiş veya kabul edilemez ön kurallar öne sürmüştür.

Nitekim Kıbrıs’ta 50 yılı aşkın süredir devam eden müzakere sürecinde Türk tarafının yapıcı rolüne rağmen Rum tarafının uzlaşmaz tavrı nedeniyle bir sonuca varılamamıştır.

Ekim 2020’de KKTC’nin cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatar, Türkiye’nin desteklediği, yan yana ve işbirliği içinde yaşayan, eşitliğin egemen olduğu “iki devletli çözüm” modelini savunuyor.

haberdamal.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu